m43 Türkiye

Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi İsmail Hakkı Dümbüllü’nün kavuğu, Beyoğlu’ndaki Ses Tiyatrosu’nda düzenlenen törenle Ferhan Şensoy’dan oyuncu Rasim Öztekin’e devredildi.

Orta oyunu ve Tulûat (doğaçlama) sanatçısı İsmail Hakkı Dümbüllü, ustası KelHasan’dan devraldığı kavuğu, 1968’de oyuncu Münir Özkul’a devretmişti. Münir Özkul tarafından 1989’da Ortaoyuncular Tiyatro Topluluğu’nun kurucusu Ferhan Şensoy’a devredilen kavuğun, Şensoy tarafından kime devredeceği yıllardır merakla bekleniyordu. Ünlü kavuğu 27 yıl önce devralan Şensoy, kavuğu törenle oyuncu Rasim Öztekin’e devretti. Tören anında duygusal anlar yaşayan ikilinin heyecanına salonda bulunan coşkulu kalabalık alkışlarla ortak oldu.

Bunları ikiliyken izlemiştim epey...

Yaşlanıyoruz...

Peremeci yazdı:Yaşlanıyoruz...

Neyse ki ölümsüzüm.

Belki yakın zamanda ölümsüzlük bulunamaz, belki de hiç bulunamaz ama bence önümüzdeki 30 yıldan sonra 50 yıl içinde çok ama çok daha uzun yaşam imkanlarına ulaşacağız. Bunun da mevcut organik bünyeleri kullanmak şekilnde olacağını pek sanmıyorum. Bir nevi zihin nakli ile kendimizi insan üretimi ortamlara transfer edeceğimizi tahmin ediyorum.

Hatta, öyle olacak ki mesela o zaman da halen böyle saçma savaşlar devam eder mi bilmem ama güvenlik birimleri en tecrübeli kişilerin istenildiği kadar zihin kopyasını taşıyan bedenler olacak. Yine ulaşımda bu yol ile ça atlanacak. Çünki ulaşım için fiziken bir bedeni bir yere nakletmek gerekmeyecek. Fiber ağdan ışık hızı(na yakın) bir hızda kişi kendisini varmak istediği noktadaki yapay(kiralık veya kişiye özel adetli satın alınanlar da olabilir) bünyeye yollayacak. Bir nevi bios yüklemek gibi.

Geçen gün bir yazıda okudum, bu kuantum bilgisayarlar ile bilinen tüm şifreleme yöntemleri kolaylıkla aşılabilir de olacakmış ! İşte bu nedenle de yazılımların da kişiye özel ama gerçekten de kişinin kendisi gibi özel, yani yazılımı kişi ile birebir bağlantılayıp onun bir organı gibi özelleştirilebilir yapmak gerekebilecek. Bu sayede şu "Yapay zeka AI diye kısaltılan" geliştirilmesinde de çığır açılacak. Kişiye özel bilinç sahibi yazılım tıpkı grip vs. olduğumuzdakine benzer uyarı ve savunma sistemleri de içerecek. Elbette kişinin teknolojik ve yazılım bilgisinin çok az olması gibi bir durum sorun olmayacak çünki özgür yazılım yada ücretli yazılım hizmetleri bugün olduğu gibi bu konuda da destek verecek sanal medikal kitler gibi hizmetler sunacak. Bir bakıma da sanal yaşam sigortası vb.

Elbette ilahi dinlere inananlar için ölüm ruhun bedenden ayrılışı şeklinde olacaktır. Fakat bu dediğim yöntem ise bir nevi hani yıllardır söylenen yaptığı, ürettiği, icat ettiği vs. önemli işler ile ölümsüzleşenlerin olduğuna benzer ama gerçekten de ölümsüz insanlar olmasını sağlayacak.

Bir de aşırı futuristik bir hayal kuracak olur isem, şunu da diyebilirim... Aman yanlış anlaşılmasın bu bir hayal, çizgifilmlerde, masallarda hep anlatılan ölümsüz vs. sonsuza kadar mutlu yaşadılar gibi gibi bir hayal diyeyim... Örneğin bu hayat-ölüm konusunda Kur'an da Allah der ki "Her canlı ölümü tadacaktır". Buradan ölümü tatmanın bize biçilmiş bir son olması mecburiyetini çıkartıyoruz şu anda genellikle. Yani, tabi bu Dünya yaşamının son olması. Yine bütün ilahi dinler ölüm sonrası yaşamdan söz eder. İşte buradan da yola çıkılarak bu sözün "öldünüz-bitti" olmadığını da düşünemez miyiz ?! Ne ise, işte bir nevi insan da ruh back-up'unu alacak dediğim şekilde.

Ben bu konuyu da içeren bir hikaye/senaryo çalışıyorum ama çok disiplinsizimdir ve acayip gevşek çalışıyorum. 4 senedir insanın gelecekteki bölünebileceği birkaç türü falan da düşündüm-yazdım.

Kuantum bilgisayarlar yaygınlaşırsa bilgisayar işlem kapasitesi insan beyninin kapasitesine ulaşır. Zaten geçenlerde bazı düşüncelerin dijitale dönüştürülmesinin başarıldığını okumuştum. Organların da klonlanmasını işin içine kattığımızda işte ölümsüzlük... Peki Cyborg'laştığımız bir dünyadan dinler nasıl etkilenecek acaba? İnsanlar dinleri atalarının bir mitolojisi olarak mı hatırlayacak, yoksa dinler de bu yeni "insan"lara uygun şekilde evrilecek mi?