Benim göz zevkimden başka eleştiri bilgim yok sanırım. Sadece şunu düşündürdü ki herhalde siz de çekerken ve sonrasında görüp-düşünmüşsünüzdür. Soldaki boşluk bırakılmayıp kadraj biraz sağa alınsa , sağda dizleri ve eli görülen 2 çocuk da kadraja girse daha mı iyi olurdu ? Belki de 1-2 adım gerileyerek bu sağlansa... İçerik olarak güzel bir kare. Tam bir Anadolu köy ortamını yansıtıyor. Anneler günlük yemek hazırlığında ve etraflarında çocukları. Ben de biraz olsun çocukken bu ortamı şehirde yaşayabilmiştim. İstanbul'a 45-50 yıl göçenlerin çoğu köyüne benzer bir ortam kurmaya çalışmıştı. Sadece bizim sokak değil çevre 5-6 mahalle böyle idi. Herkesin sebze ekili bahçesi, meyva ağaçları, kimilerinin bahçesinde tulumba, tavuklar... yapabilenlerin inekleri falan da vardı. Şu anda çok az da olsa yeşil alan kalan mahallemiz o zamanlar bomboş kır idi. Buralara arkamahalledeki Emine teyzemizin inekleri gelir idi, günlük yaşam alanları idi. Babam da ağabeyim ile bana günlük standart görevler vermişti. Birisi tulumbadan su çekip sebzeleri ve ağaçları sulamak ve bir diğeri de bu akşam üzeri bu ineklerin gübrelerini toplamak !!! Bizim için birer teneke kova ve ufak kürek de ayarlamıştı. Ne ise ki gübre bulmak sıkıntı olmadığından 3'er sefer yaptık mı ağabeyimle tamamdı. Sulama işi biraz vakit alıyordu, çünki tulumbadan el ile emmeli-basmalı çeker, elle taşır ve sulardık. O zamanlar arsa sınırları da pek önemsenmediğinden boş bölgeleri de sebze ektiğimiz bir dönem oldu. Kıvırcık salata, fasulye, hıyar ve domates ekimini bu sayede arttırıp yakınlarda kurulan 3 semt pazarında kiraladığımız tegahımızda bunları satmıştık ! Tabi çok kısa bir dönemdi. Hatırladığım kadarı ile 3 yıl yapmıştık. O zamanlar 9-12 yaşlarında falandım. Tabi bu süreçte çocuk çocukluğunu yapmadan durur mu ? Kaytarmalar, kontrollerde işini yapmadığın görülünce babadan fırçayı yemeler... Bütün bunlar içinde hatırladığım en güzel anlardan birisi de evden görülen boş tarlada maç yaparken yorulduk mu veya devre arasında falan herkes bahçesine dalardı. Dalından organik domates, hıyarı yerdik. Olmuş ise eriğimizi, kirazımızı... Bazen evden gelen yemek kokusunu takip edip acil annemizden ekmek arasına hazırlamakta olduğu etli yada kıymalı yemeğin harcından dolurmasını isterdik. Evde hiç durmazdık , biz sokakta büyüdük. Evde ancak hastalandık mı dururduk ki o bile zor tutardı bizi evde. Uçurtma yapardık, çıtalı uçurtma !.. Misina alırdık, şansımıza boğazda yaşadığımızdan misinacılar bulunurdu hep. Saatlerce bir uçurtmanın altında onu izlediğimiz günleri anımsıyorum da ne acayip bir zevkmiş diyorum şimdi
En son bir uçurtmam vardı, misinası kısa geliyordu. Daha yükseklere sal beni diye çırpınıyordu. Ben de gittim eklemek için yine misina aldım... 200 metrelik aldığım misina meğer bir yerinde kesikmiş. Uçurtma yükseldikçe ben ipi salıyorum. Öyle yükselmiş ki... mest olmuşum, sal babam sal göklere... Nasıl mutluyum !.. Derken bir an misina elimden yok oldu. Şokun böylesi... Uçurtma rüzgar ile gittiii gittiii gitti ve gözden kayblodu. Özgürlüğe uçuşunu seyretmek hiç de bir kuşunkini izlemek kadar keyifli olmadı tabi.
INSTAGRAM :
https://www.instagram.com/ciddiyibiri/ -
flickr adresimiz -
https://www.flickr.com/groups/m43turkiye/ -
flickr kullanımına dair faydalı bilgiler -
viewtopic.php?f=10&t=32 - Kişisel flickr :
https://flickrock.com/ciddi -
B L O G U M http://fotoptik.blogspot.com-
Ekipmanlarım : E-P5 , OM-D E-M10 - 14-42mm. R II, 14-150 II, 25mm. F1.8, 60mm. F2.8 makro (Vivitar 75-205mm. tele, Olympus OM 50mm. F1.8, Carl Zeiss Jena 135mm. F3.5, Helios 44M-6 58mm. F2.0)
-
Tamrac Velocity 5766 çanta , Transcend TS RDF8K USB3.0 kart okuyucu, Sandisk SDHC UHS-I 45mb/s kart , Manfrotto PIXI mini tripod