Laf kalabalığına girmeden direkt konuya dalayım. Sistemin hemen hemen tüm makine ve lenslerini (çok yeni lensler ve birkaç adı var - kendi yok lens hariç) kullanmış (ki bunlara 3. parti üreticilerin lensleri de dahildir) biri olarak, en çok duyduğum sorulardan biri hakkında bi'şeyler paylaşayım dedim: "Hangi makine ve lens ile başlamalıyım?"
Aslında bu tek bir cevabı olan, çok basit bir soru değil. O yüzden aklıma ilk gelenleri yazacağım. Sonrasında sizlerin de yardımları ile geliştirip, yeni başlayacaklar için güzel bir rehber hazırlayabiliriz.
Öncelikle gövdeyi ele alalım. Olympus'un son birkaç sene içinde çıkarttığı gövdelere bakıyorum. Mesela E-M1, E-M5, E-M5 Mark II, E-M10, E-M10 Mark II, E-M10 Mark III, E-PL5 6 7, E-P5 , E-PM2...yani 16mp sensöre sahip olan gövdeler. Bunlara Panasonic'ten de (tecrübe ettiğim modeller olan) GH3, GH4, GX80'i ekleyelim. Bu gövdelerin içinde, en iyisi ile en kötüsü arasındaki imaj kalitesi farkının %10'u geçmeyeceğini gönül rahatlığı ile iddia edebilirim! Evet, net olarak söylüyorum. Bu makinelerin hepsini bir platform üzerine yerleştirip,aynı değerlerle (aşağı yukarı tüm bu modellerin ISO dayanımları 750-800 civarında, onu geçmeyecek bir ISO seçtiğimizi varsayıyorum) fotoğraf çekersek, söylediğim sonuçla karşılaşırız. Peki bu modeller arasındaki fiyat farkı neden? Buna biraz bakalım.
VİZÖR: P, PL, M kodlu modeller vizörsüz makineler. En başta o yüzden fiyatları (vizörlü muadillerine göre) uygun.
Melela PM2 modelinin büyük abileri ile kapışmasına bakalım:
https://www.dxomark.com/Cameras/Compare ... 46_909_840Şaşırtıcı değil mi? Bu gövde, ikinci el sitelerinde zaman zaman 350-400TL civarına bulunabilen, minik, oyuncak gibi bi'şey. Lakin 3-4 ay öncesine kadar sistemin prestij abisi olan M1 ve M10 MarkII'ye kafa tutuyor. Hatta düşük iso başarımı bu iki abisinden de iyi. O zaman PM2 bu makinelerden iyidir? İşte bu yanlış. Aynı stand üzerinde, aynı şartlarda fotoğraf çektiğimizde benzer sonuçları alıyoruz ama fotoğraf dediğiniz şey böyle çekilemiyor maalesef. İşin içinde başka faktörler de var. Yavaş yavaş ilerliyoruz onların üzerinde.
LCD: LCD'nin çözünürlüğü de fiyat konusunda belirleyici etkenlerden biri. Hatta demin vizörde atladık; vizörlü modellerin vizör çözünürlüğünü de unutmamak lazım. Makine ne kadar yeni, LCD ve vizör (genel olarak) o denli net, cepteki paracıklar da o denli uçuyor!
IS: Olympus gövdelerin pazarda yer edinebilmesindeki en büyük etmenlerden biri de gövde üzerindeki titreşim engelleme özelliğiydi bence. Sadece IS özelliğini göstererek, Olympus'çu yaptığım DSLR'cı çoktur. Kullandığım tüm Olympus gövdelerde IS vardı. Yani şimdi bu PM2'de de mi IS var? Evet ama maalesef abilerininki gibi değil. M10 Mark II 5 eksende 4 stop etkili bir IS sistemine sahipken, PM2 sadece 2 eksende etkili IS barındırıyor. Herhangi bir kaynakta bu etkinin kaç stop olduğuna dair bir bilgi bulamadım ama 1.5, bilemediniz 2 stoptur diye düşünüyorum tecrübelerime dayanarak.
Peki bu 5 eksen ve 4 stop ne anlama geliyor?
Eksen konusunda fazla konuşmaya gerek yok. Şurada bir fotoğraf var ve her şeyi anlatıyor:
https://petapixel.com/assets/uploads/20 ... s5axis.jpgEtki derecesine gelince; diyelim ki elinizde IS olmayan bir gövde, bir de Olympus E-M10 Mark II var. Aynı şartlarda ikisi ile de elinizde fotoğraf çekeceksiniz. 1. gövdede f/2.8, ISO 200 ve 1/80 ile çektiğiniz fotoğrafı, M10mII'de (ISO ve diyaframı aynı tutarak 1/5 enstantene ile çekebilirsiniz. Ben 4 stopu da enstanteneye kullandım, siz istediğiniz değere (mesela f/4, ISO 100 ve 1/20) pay edin 4 stopunuzu. Yabii ki bu anlattıklarımızın, kadraj içindeki objenin hareketi konusunda değil, makinemizin hareketi konusunda etkili olduğunu da belirtelim. Yani o fotoğrafta açıklanan 5 eksende yaptığınız istemsiz kamera hareketlerini sönümlüyor sistem. Modeller yükseldikçe ve fiyatlar arttıkça (yine genel olarak) IS'in de daha iyileştiğini söyleyebiliriz. Mesela yine M10'un ilk modelinde 3 eksende 3.5 stop etkili IS mevcuttu.
Bu arada burada hep Olympus'tan bahsettik ama Panasonic'in özellikle GH5 Ve GX80 modellerinin, IS konusunda, Olympus'taki muadil modelleri aratmadığını belirtip, Sezar'ın hakkını Sezar'a teslim edeyim.
İŞLEMCİ: Ayı bilgisayarlardaki ve telefonlardaki gibi kameralarda da pahalı olan modeller, daha hızlı işlemcilere sahip oluyor. Bana sorarsanız, makine edinirken kafanızı en az takacağınız şey bu olsun. Eğer özel amaçlarla makine almayı düşünen profesyoneller değilseniz, bu işlemci hızı size hiçbir avantaj sağlamayacak desem yeri var. Yok makine saniyenin bilmemkaçtabirinde açılıyormuş. Ya 150 liraya bulunabilen PM1 bile basınca 1 saniyede açılıyor arkadaş!
ÇEKİM HIZI: Bu aslında dolaylı olarak da olsa yukarıdaki işlemci hızı ile alakalı ama işlemci hızı artınca aynı oranda artmıyor. Mesela E-M10 Mark II ve III modelleri arasında (III'de yeni ve hızlı bir işlemci olan ve E-M1 Mark II modelinde de kullanılan TruePic VII olmasına rağmen) hız farkı saniyede 0.1 kare (8.5 - 8.6). Zaten dediğim gibi makinenizi özel amaçlarla kullanmayacaksanız, bu da sizin kafanıza takmanız gereken bir şey değil bence. Gideceğiniz yolda max 120km hız yapabiliyorken 380 kadranlı arabaya heves etmeyin... arabaya da cebinize de yazık.
WEATHER SEALING: Bu özelliğe sahip modeller, belli şartlarda su, toz, nem geçirmiyorlar ve donmaya karşı diğer modellerden daha dayanıklılar. Olympus'ta M5 ve M1 serileri, Panasonic'te GH3-4-5 ve GX8 bildiğim weather sealed gövdeler.
Su geçirmezlik konusunu biraz açalım: Bu, makinenizi alıp su altında fotoğraf çekebilirsiniz anlamına gelmiyor. Sadece sıçramaya (gavur buna splash proof dediği için böyle çevrilmiş maalesef) dayanıklı. Yani yağmur altında kullanabiliyorsunuz ama suyun altına sokamıyorsunuz. Bu işlerde IP standartları var. Sanırım bu makinerin IP karşılıkları IP54 olmalı. Konumuzla alakasız ama merak ettiyseniz IP koruma derecelerine şuradan bakabilirsiniz:
http://www.dsmt.com/resources/ip-rating-chart/Bir de bu özelliğin, yine aynı özelliği taşıyan bir lens ile birlikte işe yarar bir şey olacağını belirteyim.
GÖVDE KALİTESİ: Bu da dolaylı olarak fiyatı etkileyen bir etmen. Dolaylı olarak dedim zira modelin sınıfına göre daha kaliteli malzeme (mesela Olympus'ta bu sıralama iyiden kötüye 1, 5, 10 diye gidiyor) kullanılıyor gövdelerde. Şimdi böyle söyleyince garip oldu. Zira bu sıralamada en altta olan seriden E-M10 Mark II'mi 2 senedir devamlı kullanıyorum. Gövdesinde ne bir aşınma, ne de başka bir problem var. Hatta bu serilerin hepsinde LCD camının dayanımı da muhteşem bence. Mesela yine benim makinelerimin hiçbirinin camlarında kılcal çizik dahi yok. Ekran koruyucu vs de kullanmam.
VİDEO ÖZELLİKLERİ: Öncelikle 4K videoya ihtiyacı olan bir profesyonel değilseniz, "aman daha iyisi olsun" diye 4K'lı modellerin üstüne atlamayın. Zaten bir profesyonelseniz, makinenin sadece 4K video çekmesi de yetmeyecek size. Max. bitrate'i, Log profilleri desteği, renk derinliği gibi birçok faktörü de göz önünde bulundurmanız gerekecek. Hatta çok da uzatmayalım; alacaksınız bir GH5 ve bu konu kapanacak. Fotoğraf kalitesi için söylediğim şeyler aşağı yukarı video kalitesi için de geçerli. Yalnız video, kullanım amacınızın bir parçası olacaksa, makinelerin özelliklerini ince ince araştırmanızı tavsiye ederim. Mesela Olympus E-M1 modelinde focus peaking var ama videoda devre dışı oluyor. Ya da Panasonic GX8'de IS var ama sadece fotoğraf modunda kullanılabiliyor... gibi gibi.
EKSTRALAR: Şimdi geldik zurnanın zırt, hatta ZAAAAAAART dediği yere. Çünkü yukarıda örnek olarak verdiğim tüm makineler arasındaki en büyük farkı bu ekstralar yaratıyor bence. Mesela neler var bu ekstralarda? Aklına gelenleri sayayım:
TimeLapse. OMD serisi gövdelerin E-M5 hariç hepsinde var bu özellik. Makine, sizin seçtiğiniz aralıklarla, seçtiğiniz değerlerle, belirlediğiniz kadar fotoğrafı çekip, bunları sizin seçtiğiniz kare sayısında video haline getirebiliyor. Timelapse ile uğraşacaksanız, M5 size uygun değil mesela.
Focus peaking. m4/3 sistem, hem nisbeten küçük sensörün, hem de sensör - lens mesafesinin avantajı sayesinde eski (ve ucuz) manuel lenslerin neredeyse tümünü kullanmaya çok uygun. İşte peaking burada yardımımıza yetişiyor. Manuel lensleri (ya da sistem lenslerini manuel modda) kullanırken neredeyse hiçbir şey yapmamıza gerek kalmıyor... makine bize kadraj içinde nerenin net olduğunu kenarını çizerek söylüyor. Mesela uçan kuş çekeceksem, manuel olarak peaking'le çat diye yakalayabiliyorum. Ayrıca makro çekerken de (objeniz hareketliyse) işiniz çok kolaylaşıyor. Yine M5 modelinde bu özellik yok. M1'de ise, yukarıda da belirttiğim gibi sadece fotoğraf modunda var.
Focus Stacking. Temel olarak, bir makro rayı ile yapabileceğiniz, kadrajdaki objenin farklı mesafelerdeki noktalarına netlenmiş fotoğrafları birleştirip, o fotoğrafların net noktalarının birleşiminden oluşan tek bir fotoğraf vermesi olarak anlatabilirim bu özelliği. Yani çekilen o böcek makrolarına bakıp siz de denersiniz ve ve elinize gözünün sadece bir kısmı net, geri kalanı flu bir fotoğraf alıp kendin(m)izi hıyar gibi hissederiz ya... bu özellik onu çözüyor. Stacking özelliği, yukarıdaki örnek makinelerden yalnızca E-M1'de var ve sadece 8 kareye kadar birleştirme yapabiliyor. Bu özelliği kullanmak istiyorsanız, Pro serisi veya makro Olympus lenslerden birine sahip olmanız gerekiyor. Yine M1, M5 Mark II ve M10 Mark II modellerinde focus bracketing özelliği mevcut. Bu özelliği kullanarak, yine sizin belirlediğiniz aralıkta, bu sefer 999 taneye kadar fotoğrafı deklanşöre tek bir kez basarak çekebiliyorsunuz fakat birleştirme işini bilgisayar ortamında yapabiliyorsunuz. Aslında bu, makrocular için daha kesin ve net bir çözüm. Ben pratik olduğu için, yemek fotoğrafçılığında çokça kullanıyorum stacking'i. Hatta M1'imi elimde tutmamın temel sebeplerinden biri de o.
Yine burada Panasonic'i analım; GH5 ve GX80 modellerinde olan post focus özelliği ile focus stacking yapmak mümkün oluyor. Post focus açıkken fotoğraf çektiğinizde, makine, sensör üzerindeki tüm netleme noktalarında fotoğraf çekip bunu özel bir formatta saklıyor. Siz daha sonra o fotoğrafı açıp, kadrajdaki istediğiniz noktayı seçerek orayı netliyor ve o şekilde kaydedebiliyorsunuz fotoğrafı. Sadece tek bir noktayı değil, birden fazla noktayı seçip bunları birleştirerek kaydetmenize de müsade ediyor bu modeller. Bir nevi focus stack işte. Bu modellerin haricinde (kullandığım ve bildiğim) GX8'de de var post focus ama onda farklı noktaları birleştirip kaydedemiyorsunuz gövde üzerinde. Fakat bu işlemi bilgisayarda yapabiliyorsunuz isterseniz. Bir dezavantaj olarak, Panasonic'te bu moddaki çözünürlüğün 4K (8mp) olduğunu da belirteyim.
Gövde dizaynı. Bence bu da önemli konulardan biri. Özellikle tutuş, benim için çok önemli. Zira, özellikle ağır manuel lensler veya pro serisi lensler kullanmak niyetindeyseniz, M10 ve M5 serileri bu konuda M1'e göre bi'hayli dezavantajlı. Mesela M10 Mark II'yi, 12-40 gibi çok ağır olmayan bir lensle bile, tek elle kontrol ederken zorlanıyorum. Yabii ki 5 serisi için battery gripler ve 10 serisi için de tutma gripleri bu konuda yardımınıza yetişebilir. Tuş ve tekerlek düzeni de önemli. M10 Mark II'nin bu konuda M5'ten daha iyi olduğunu söyleyebilirim mesela. Bunun dışında Fn butonlarının fazlalığı ve yerleşimi de önemli bir faktör. Tüm bunları düşününce, verdiğim örnekler içinde M1, açık ara farkla önde görünüyor. Ben makinemde, kullandığım hemen hemen her özelliği kısayollara ekleyip, gözüm kapalı kullanabiliyorum mesela.
Yine geldik Panasonic'e. Panasonic GX7, GX8 ve GX80'de temel bir tasarım değişikliği yaparak vizörü ortadan sol köşeye aldı. Özellikle bu tip küçük gövdelerde, bu değişikliğin kullanımı çok rahatlattığını belirtmem gerekiyor. Hatta GX7 ve GX8'de bulunan vizör aynı zamanda 90 derece hareket edebiliyor. Yeşil sahalarda daha sık görmek istediğimiz hareketler bunlar!
Bir de ekran tasarımlarına değinelim. Ben her ne kadar çok hoşlanmasam da, tam hareketli ekran, özellikle video işi ile uğraşanların çok işine yarıyor. Hoşlanmama sebebim, tam hareketli ekranın her an kırılacakmış hissi vermesi. Hatta GH3 ve GH4'lerde en sık karşılaşılan arızalardan biri, ekran dokunmatiğinin flex kablosunun kırılması. Yoksa kullanımda büyük esneklik sağladığı tartışılmaz. Olympus'ta sadece M5 Mark II modelinde (M1 Mark II'yi hep dışarıda tuttum farkındaysanız) olan bu üzellik, Panasonic'in tüm G ve GH serilerinde ve GX8 modelinde var. Panasonic'in taaa en baştan beri videocuları hedeflediğinin işaretlerinden biri de bu olsa gerek.
Finalde geldik assoliste; E-M1 Mark II. Yukarıda saydığım, "onda var ama bunda yok, bunda var ama azcık var" falan dediğim her bi'şey E-M1 Mark II'de var arkadaşlar. Hatta fazlası var. Ama dedik ya; asıl mesele sizin ihtiyaçlarınız, beklentileriniz ve bütçeniz sacayağı. E-M1 Mark II konusunda, Ertan Öztürent'in şu yazısını
http://halkboyleistiyor.com/wp/?p=5588 mutlaka okumanızı (hatta tekrar tekrar okumanızı) şiddetle tavsiye ederim.
Son bir kıyas ile kapatalım bu akşamlık perdeyi (2.5 saattir yazıyormuşum!). E-M1 Mark II mi, yoksa GH5 mi? Temel amacınız video ise, GH5 net daha üstün bir makine. 10 bit 4:2:2 (gövde üzerinde, bir kayıtçıya ihtiyaç duymadan), hem de 400Mbps'e varan hızla kayıt yapabilmesi, onu Olympus E-M1 Mark II'nin önüne geçiriyor. Ayrıca neden olduğunu anlayamıyorum; Olympus bu gövdeye neden yüksek hızda çekim seçeneği eklemediğini aklım almıyor. E-M10 Mark III'e bile 120fps 720K seçeneği koymuşken, en azından FullHD 120fps olmaması, bu gövdenin en büyük video ayıbı bence. Sony A6300'de bile var be abiler. Ayıp ettiniz vallahi. Neyse... GH5 bu konuda da avantajlı; FullHD çözünürlükte, 180fps video çekebiliyor. Bu özelliğini test ettim ve oldukça başarılı (Sony FS700'den aşağı kalır yanı yok) olduğunu söyleyebilirim.
Şimdilik gövde konusu bu kadar. Aklıma geldikçe eklerim bi'şeyler. Sorulan soruları da bildiğim ve dilimin döndüğü kadarı ile cevaplarım. Bir başka uykusuz gecede de lens konusuna dalacağım kısmetse.
Beni sevin çünkü siz bunu hak ediyorsunuz.